Güneşin Akdeniz’e veda ettiği sıcak bir akşamüstünde, düşünün: bir Türk müteahhit ekibi, yıllardır savaşın izlerini taşıyan bir sahil kasabasına geliyor. Gözlerindeki yorgunluk, bir zamanlar ortak rüya kurdukları topraklarda yeni bir başlangıcın umudunu taşıyor. İşte bu hikâye, aslında Libya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bir mikrokosmosu… Arka planda diplomatik anlaşmalar, stratejik işbirlikleri, jeopolitik hesaplar var; ama hiç kuşkusuz bu tür yüzlerde de bir insana dair izler bulunuyor. Bu yazıda, ilişkilerin tarihsel kökeninden günümüze uzanan sayısal verilere, insan odaklı hikâyelere ve coğrafyanın arkasındaki stratejik derinliğe bakalım.
Tarihsel bir çerçeve
Türkiye ile Libya ilişkilerinin tohumları, Osmanlı İmparatorluğu döneminde atılmıştı. 16. yüzyıldan 1911’e kadar Libya kıyıları Osmanlı yönetiminde oldu. ([Aybu][1]) Bu dönemde kıyı kasabaları, Akdeniz ticaretinin parçalarıydı, Türk — Libyalı ilişkilerinin tarih sahnesinde görünmesi için zemin hazırlanıyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısında ilişkiler dönem dönem dalgalansalar da, 2011’deki devrimden sonra Libya’da ortaya çıkan güç boşluğu Türkiye için bir stratejik açılım fırsatı olmuştur. ([Small Arms Survey][2])
Günümüzde iki ülkeyi bir araya getiren dinamikler
Diplomasi ve işbirliği
Türkiye’nin Libya ile diplomatik ilişkileri resmi olarak sürdürüyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, iki ülke arasında iyi niyet çerçevesinde “sürdürülebilir barış ve istikrar” temelinde işbirliği yapılabileceğini vurguluyor. ([Dışişleri Bakanlığı][3]) Örneğin, Türkiye’nin kalkınma ajansı olan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ile Libya yönetimi arasında kalkınma işbirliği için bir mutabakat imzalandı. ([TİKA][4])
Ekonomi ve yatırım
Ekonomik alanda da işbirliği artıyor. Örneğin yakın zamanda iki ülke, dış ticaret, lojistik ve Türkiye müteahhitlerinin Libya’daki faaliyetlerini destekleme amaçlı bir dizi mutabakat imzaladı. ([Libya Observer][5]) Bu tür anlaşmalar, savaş sonrası yeniden inşa sürecindeki Libya için hem dış yatırım anlamına geliyor hem de Türkiye için Kuzey Afrika pazarında varlık kazanma imkânı demek.
Jeopolitik ve güvenlik boyutu
Stratejik olarak baktığımızda, Türkiye-Libya ilişkisi yalnızca karşılıklı dostluk değil; Akdeniz’de enerji ve deniz yetki alanları gibi önemli konuları da kapsıyor. 2019 yılında Türkiye ile Libya’nın ulusal uzlaşı hükümeti arasında deniz yetki alanlarını belirleyen bir mutabakat imzalandı. ([Vikipedi][6]) Ayrıca Türkiye’nin Libya’daki askeri ve diplomatik etkinliği, bölgedeki diğer aktörler (mısır, Yunanistan, Rusya vb.) tarafından dikkatle izleniyor. ([eKathimerini][7])
İnsana dair bir ara öykü
Libya’nın batı kıyısındaki bir liman kentinde yaşayan Fatma, 2011’den önce oldukça normal bir hayat sürüyordu: çocuklarıyla sahile inip balıkçı teknesini seyrederken… Devrim ve ardından gelen iç çekişmelerle kent limanı büyük ölçüde zarar gördü. Şimdi ise Türkiye kökenli bir inşaat şirketi, o limanı yeniden inşa etmek üzere sözleşme imzalamış durumda. Fatma’nın gözlerinde, “evimiz yeniden onarılıyor” umut ışığı belirdi. Bu kare, Türkiye-Libya ortaklığının saha düzeyindeki yansıması. Yatırımlar, sadece beton-sıva değil; yeniden normalleşme umudu taşıyor.
Zorluklar, riskler ve gelecek senaryoları
Elbette her ilişki gibi bu ortaklık da sorunsuz değil. Libya’daki siyasi belirsizlik, farklı güç merkezlerinin varlığı ve deniz yetki alanları konusunda bölgesel itirazlar bu işbirliğini gölgeliyor. Örneğin, Türkiye‑Libya deniz sınırı mutabakatı, Yunanistan ve Kıbrıs gibi ülkeler tarafından meşruiyeti tartışmalı bulundu. ([Vikipedi][6]) Ayrıca sahada güvenlik riskleri var: Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığı zaman zaman rahatlıkla tartışma konusu oluyor. ([Small Arms Survey][2])
Ancak gelecek için umut da mevcut: Libya’nın enerji kaynaklarını yeniden devreye sokması, Türk şirketlerinin altyapı çalışmalarını genişletmesi ve bölgedeki barış sürecine katkı yapılması gibi fırsatlar bulunuyor. Örneğin Libya Millî Petrol Kurumu (NOC) ile Türkiye Petrol ve Petrol Gazları Kurumu (TPAO) arasında denizaltı saha araştırmaları için anlaşma imzalanmış durumda. ([Minbar Libya][8])
Neden bu ilişki Türkiye için önemli?
Akdeniz’de “mavi vatan” stratejisinin bir parçası: Libya ile deniz yetki alanları üzerinden işbirliği, Türkiye’nin Akdeniz’deki pozisyonunu güçlü kılıyor.
Afrika’ya açılım hattı: Libya üzerinden Kuzey Afrika’daki pazarlara, yatırım ağlarına ulaşmak mümkün.
Güvenlik ve göç: Libya, Avrupa’ya göç yolları üzerinde. Türkiye-Libya işbirliği bu göç akışının yönetiminde de rol oynayabilir.
Enerji kaynakları: Libya’nın petrol ve doğalgaz potansiyeli, Türkiye için hem tedarik hem de lojistik açısından fırsatlar barındırıyor.
Sonuç
Türkiye ile Libya arasındaki ilişki, rakamlardan ve diplomatik belgelerden öte, insan hikâyeleriyle şekillenen bir süreç. Bir liman kasabasında umut arayan Fatma olsun, Türk müteahhit ekibi olsun; ya da bir Akdeniz haritasının satır aralarında deniz yetki alanları olsun… Hepsi bu ortaklığı anlatıyor. Gelecek ise, hem riskleri hem de fırsatlarıyla elimizde duruyor.
—
Düşüncelerinizi merak ediyorum: Sizce Türkiye‑Libya ilişkilerinde en büyük potansiyel hangi alanda saklı? Ayrıca, bu ortaklıkta hangi zorlukların öncelikle aşılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Yorumlarda paylaşalım — birlikte düşünelim.
[1]: “ULISA Commentary Turkey-Libya Relations – Ankara Yıldırım Beyazıt …”
[2]: “TURKISH FOREIGN POLICY IN LIBYA – smallarmssurvey.org”
[3]: “Bilateral Relations between Türkiye and Libya”
[4]: “Türkiye and Libya Sign Memorandum of Understanding for … – TİKA”
[5]: “Libya, Turkey sign two MoUs to boost economic cooperation and …”
[6]: “Libya (GNA)–Turkey maritime deal”
[7]: “Turkey expands grip in Libya – eKathimerini.com”
[8]: “Libya’s Energy Future and Reflections of Strategic Cooperation with Turkey”